14 Eylül 2010 Salı

Cildimizdeki Lekelerden Kurtulma Yolları


İlerleyen yaş, güneş ışınları ve çeşitli sebeplerle oluşan deri lekelenmeleri çoğumuzun korkulu rüyasıdır. Ancak teknoloji bu soruna da çözüm sunuyor. Leke tedavisinde yeni geliştirilmiş bir teknik olan lazerde, özel dalga boyunda ışınlar kullanılarak pigment içeren hücrelerin harap edilmesi, deriye renk veren melanin pigmentinin yıkılması veya derinin en üst tabakasının soyulması ile lekeler yok ediliyor. Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Acıbadem Maslak Hastanesi Deri Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emel Erkek deri lekelenmelerine karşı uygulanan en son yöntem olan ‘lazer tedavisi’ hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Emel Erkek, “Lazer sistemleriyle yapılan uygulamalarda etraftaki normal deriye zarar vermeden lekelerin tedavisi mümkün oluyor. Lazer hem yüzeysel, hem de derin lekelerin tedavisinde başarı ile kullanılıyor. Lazerle leke tedavisi en sık yüze yapılmakla birlikte boyun, el üstleri ve diğer vücut bölgelerine de uygulanabiliyor” dedi.
Lekelenme daha çok yüz, boyun ve el üstlerinde oluşuyor
Deri lekelenmeleri ilerleyen yaş ve güneş ışınlarının yanı sıra hormonal, genetik faktörler, ilaç ve kozmetik kullanımının yanı sıra metabolik hastalıklar sebebiyle de oluşabiliyor. Lekelenme doğumsal olabileceği gibi, sonradan da edinilebiliyor. Derinin en üst tabakası veya deri altı tabaka ile ilişkili olabilen lekelenme, mekanizma olarak melanin pigmentinin artışına veya melanin-dışı pigment birikimine bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Daha çok koyu tenli kişilerde görülen deri lekelenmesi yüz, boyun V’si ve el üstleri gibi kronik olarak güneşe maruz kalan deri bölgelerinde belirgin oluyor.
Leke yüzeysel ya da yeni ise tedaviye yanıt şansı yüksek!
Çoğu zaman kozmetik problemden ibaret olan deri lekelerinin bazıları kansere dönüşüm olasılığını barındırıyor. Güneş ışınlarının yalnızca lekelenme oluşumunda değil, varolan leke bölgelerinin kararmasında ve leke üzerinde kanser oluşumunda da önemli rolü bulunuyor. Leke tedavisinde en temel prensip güneşten korunmadır. Bu sağlandıktan sonra lekelenmenin tipine göre uygun tedavi seçenekleri gözden geçirilebiliyor. Genel olarak lekelenme ne kadar yüzeyselse ve ne kadar yeni ise, tedaviye yanıtı o derece olumlu oluyor.

İlerleyen yaş, güneş ışınları ve çeşitli sebeplerle oluşan deri lekelenmeleri çoğumuzun korkulu rüyasıdır. Ancak teknoloji bu soruna da çözüm sunuyor. Leke tedavisinde yeni geliştirilmiş bir teknik olan lazerde, özel dalga boyunda ışınlar kullanılarak pigment içeren hücrelerin harap edilmesi, deriye renk veren melanin pigmentinin yıkılması veya derinin en üst tabakasının soyulması ile lekeler yok ediliyor. Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Acıbadem Maslak Hastanesi Deri Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emel Erkek deri lekelenmelerine karşı uygulanan en son yöntem olan ‘lazer tedavisi’ hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Emel Erkek, “Lazer sistemleriyle yapılan uygulamalarda etraftaki normal deriye zarar vermeden lekelerin tedavisi mümkün oluyor. Lazer hem yüzeysel, hem de derin lekelerin tedavisinde başarı ile kullanılıyor. Lazerle leke tedavisi en sık yüze yapılmakla birlikte boyun, el üstleri ve diğer vücut bölgelerine de uygulanabiliyor” dedi.
Lekelenme daha çok yüz, boyun ve el üstlerinde oluşuyor
Deri lekelenmeleri ilerleyen yaş ve güneş ışınlarının yanı sıra hormonal, genetik faktörler, ilaç ve kozmetik kullanımının yanı sıra metabolik hastalıklar sebebiyle de oluşabiliyor. Lekelenme doğumsal olabileceği gibi, sonradan da edinilebiliyor. Derinin en üst tabakası veya deri altı tabaka ile ilişkili olabilen lekelenme, mekanizma olarak melanin pigmentinin artışına veya melanin-dışı pigment birikimine bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Daha çok koyu tenli kişilerde görülen deri lekelenmesi yüz, boyun V’si ve el üstleri gibi kronik olarak güneşe maruz kalan deri bölgelerinde belirgin oluyor.
Leke yüzeysel ya da yeni ise tedaviye yanıt şansı yüksek!
Çoğu zaman kozmetik problemden ibaret olan deri lekelerinin bazıları kansere dönüşüm olasılığını barındırıyor. Güneş ışınlarının yalnızca lekelenme oluşumunda değil, varolan leke bölgelerinin kararmasında ve leke üzerinde kanser oluşumunda da önemli rolü bulunuyor. Leke tedavisinde en temel prensip güneşten korunmadır. Bu sağlandıktan sonra lekelenmenin tipine göre uygun tedavi seçenekleri gözden geçirilebiliyor. Genel olarak lekelenme ne kadar yüzeyselse ve ne kadar yeni ise, tedaviye yanıtı o derece olumlu oluyor.
Devamını Oku

Yağ Düşmanı Besinler


Kırmızı biber: İçindeki acı madde “capcaicin”, vücudun kan dolaşımını hızlandırarak ısısını artırmasına neden oluyor. Vücudun forma girmesine yardımcı olan bu etkiye de “termojenes” adı veriliyor. Vücut ısısı ne kadar artarsa yağ yakımı da o derece hızlanıyor. Hindiba: Hafif sarımsı bu sebze içinde kan damarlarına pozitif etkisi bulunan ve hazmı kolaylaştıran ‘intybin’ ya da ‘taraxin’ gibi çok özel keskin maddeler barındırıyor. Bu iki madde, vücuttaki asitlerin atılımında ve metabolizmanın düzenli çalışmasında önemli bir görev üstleniyor. Bu sayede tatlıya olan iştah azalıyor.
Greyfurt: Bu meyve içeriğindeki ikincil bitkisel maddeler ve C vitaminiyle gerçek bir form dostu olduğunu kanıtlıyor. Vücudun enerjisini artırırken açlık krizlerini önleyici etkisi bulunuyor.
Yoğurt: Kalsiyum olmadan metabolizmamız sadece sınırlı bir şekilde çalışmasını sürdürüyor. Bu yüzden iyi bir beslenme düzenine dikkat etmek sağlıklı ve kusursuz bir vücuda sahip olmakla aynı anlama geliyor. Az yağlı yoğurt içerdiği yoğun mineraller sayesinde vücudun yağ yakımını da belirli bir oranda yükseltiyor.

Kırmızı biber: İçindeki acı madde “capcaicin”, vücudun kan dolaşımını hızlandırarak ısısını artırmasına neden oluyor. Vücudun forma girmesine yardımcı olan bu etkiye de “termojenes” adı veriliyor. Vücut ısısı ne kadar artarsa yağ yakımı da o derece hızlanıyor. Hindiba: Hafif sarımsı bu sebze içinde kan damarlarına pozitif etkisi bulunan ve hazmı kolaylaştıran ‘intybin’ ya da ‘taraxin’ gibi çok özel keskin maddeler barındırıyor. Bu iki madde, vücuttaki asitlerin atılımında ve metabolizmanın düzenli çalışmasında önemli bir görev üstleniyor. Bu sayede tatlıya olan iştah azalıyor.
Greyfurt: Bu meyve içeriğindeki ikincil bitkisel maddeler ve C vitaminiyle gerçek bir form dostu olduğunu kanıtlıyor. Vücudun enerjisini artırırken açlık krizlerini önleyici etkisi bulunuyor.
Yoğurt: Kalsiyum olmadan metabolizmamız sadece sınırlı bir şekilde çalışmasını sürdürüyor. Bu yüzden iyi bir beslenme düzenine dikkat etmek sağlıklı ve kusursuz bir vücuda sahip olmakla aynı anlama geliyor. Az yağlı yoğurt içerdiği yoğun mineraller sayesinde vücudun yağ yakımını da belirli bir oranda yükseltiyor.
Devamını Oku

Sağlıklı Kilo Vermenin Yolları


Kilo vermenin en doğru yolu, yeme ve içme alışkanlıklarını değiştirip, fiziki aktiviteyi arttırmakla oluyor.
Her kesin yapısı farklı olduğundan, ideal kilo diye tek bir değer yok, fakat boya göre ideal kilo aralığını tayin etmek mümkün. Kilonun bu sağlıklı değer aralığında olup olmadığını anlamak için, Vücut Kitle Endeksi´ni (BMI) hesaplamak gerekiyor. BMI değerini bulmak için kilonun, metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesi gerekiyor. Örneğin, boyu 165 cm. ağırlığı 55 kg olan kişinin Beden Kütle İndeksi: 55 / (1.65)2 = 20.2 olur.

Kilo vermenin en doğru yolu, yeme ve içme alışkanlıklarını değiştirip, fiziki aktiviteyi arttırmakla oluyor.
Her kesin yapısı farklı olduğundan, ideal kilo diye tek bir değer yok, fakat boya göre ideal kilo aralığını tayin etmek mümkün. Kilonun bu sağlıklı değer aralığında olup olmadığını anlamak için, Vücut Kitle Endeksi´ni (BMI) hesaplamak gerekiyor. BMI değerini bulmak için kilonun, metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesi gerekiyor. Örneğin, boyu 165 cm. ağırlığı 55 kg olan kişinin Beden Kütle İndeksi: 55 / (1.65)2 = 20.2 olur.
Devamını Oku

Doğru beslenerek hastalıklardan korunun


İçinde bulunduğumuz mevsim itibarıyla girip ve soğuk algınlığı başta olmak üzere pek çok hastalık kapımızı çalabilir ve gerek bedensel olarak gerekse de sosyal olarak pek çok risklerle karşı karşıya kalabiliriz. Özellikle son dönemde gündemde olan ve dünya çapında salgına yol açan H1N1 virüsü nedeniyle yaşamsal bazı risklerle de karşılaşabiliriz. Oysa ki, tüm bu risklerle karşı karşıya kalmamak ve doğru beslenme tercihleriyle güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak oldukça mümkün… Peki, nasıl beslenmeliyiz ki hastalıklara karşı doğal bir kalkan oluşturabilelim? Alman Hastanesi’nden Diyetisyen Esra Aran, besinlerle güçlü bir bağışıklık sistemi oluşturabilmenin pratik yollarını şöyle anlattı:

İçinde bulunduğumuz mevsim itibarıyla girip ve soğuk algınlığı başta olmak üzere pek çok hastalık kapımızı çalabilir ve gerek bedensel olarak gerekse de sosyal olarak pek çok risklerle karşı karşıya kalabiliriz. Özellikle son dönemde gündemde olan ve dünya çapında salgına yol açan H1N1 virüsü nedeniyle yaşamsal bazı risklerle de karşılaşabiliriz. Oysa ki, tüm bu risklerle karşı karşıya kalmamak ve doğru beslenme tercihleriyle güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak oldukça mümkün… Peki, nasıl beslenmeliyiz ki hastalıklara karşı doğal bir kalkan oluşturabilelim? Alman Hastanesi’nden Diyetisyen Esra Aran, besinlerle güçlü bir bağışıklık sistemi oluşturabilmenin pratik yollarını şöyle anlattı:
Devamını Oku

Metabolizmayı hızlandıran besinler


Diyet yaparken herkesin peşinde koştuğu daha hızlı kilo verdiren süper besinlerdir.
Aslında daha hızlı kilo verdiren süper bir besin yoktur. Çünkü kilo verme durumu vücudumuzun enerji dengesi ile ilişkilidir. Fakat bazı besinlerin iştah ve metabolizma üzerinde etkisi olduğu doğrudur. Şimdi şehir efsanelerini bir kenara bırakıp, bilimsel gerçekliklerle iştahı ve metabolizmayı etkileyen besinleri inceleme vakti…
Yumurta: Örnek protein kaynağı olan yumurtanın tokluk süresini uzattığına dair bilimsel veriler vardır. Sabah kahvaltılarında bir adet haşlanmış yumurta tüketerek tokluk sürenizi uzatabilirsiniz.
Kırmızı acı biber: Acı biberin içerdiği kapsaisin adlı maddenin metabolik hızı arttırabileceği bilimsel çalışmalar ile saptanmıştır. Yemeklerinize ve salatalarınıza katacağınız bir miktar acı kırmızıbiber ile bedeninize canlılık, menülerinize lezzetekleyebilirsiniz. Ayrıca kapsaisin adlı maddenin iştahı azalttığına dair bilimsel verilerde bulunmaktadır.
Yeşil çay: Güçlü antioksidan etkisi ile bedenimizi zehirli maddelerden temizlemesinin yanı sıra, yeşil çay içerdiği bileşikler ile metabolik hızı da arttırmaktadır. Günde 1–2 fincan yeşil çay tüketerek metabolizmanızı enerjik hale getirebilir aynı zamanda bedenimize dost antioksidanları da alabilirsiniz.
Badem: Yağlı kuruyemişlerden olan badem birçok vitamin, mineral ve posadan zengindir. Bunun yanı sıra kalp sağlığını koruyan omega-3 yağ asitlerini de içerir. Yapılan son bilimsel araştırmalar, beslenme programında yeterli miktarda (aşırı değil!) badem bulunan kadınların, badem tüketmeyen kadınlara göre daha kolay kilo verdiğini göstermiştir.
Sirke: Salatalarınıza ekleyeceğiniz sirke tokluk sürenizi uzatabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, sirkenin içinde bulunan asetik asidin sindirim hızını yavaşlattığını ortaya koymuştur. Böylece kan şekeriniz daha dengeli yükselir ve daha uzun süre kendinizi tok hissedersiniz.
Tarçın: İşte başka bir iştah azaltıcı… Tarçın üzerinde yapılan çalışmaların sonucunda, tarçının özellikle şeker hastalarında kan şekeri dengeleyici bir etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Şeker hastasıysanız ve diyet yapıyorsanız hem daha uzun süre tok hissetmek hem de kan şekerinizi dengelemeye yardımcı olmak adına günde ¼ – ½ çay kaşığı kadar tarçın ile menülerinizi süslemeyi deneyebilirsiniz.
Zeytinyağı: Günlük yağ gereksinmesinin bir kısmı tekli doymamış yağ asitlerinden karşılandığında yani zeytinyağı tüketimi yeterli olduğunda metabolizmanın desteklendiği ve kilo vermenin kolaylaştığı bilimsel çalışmalar ile gösterilmiştir.
Salata: Öğünlere koca bir kâse salata ile başlamak veya öğün içerisinde bolca salata tüketmek öğünde alınan kaloriyi azaltabilir. Sebzeler yüksek posa yoğunlukları ile midede yer tutarak daha çabuk doymamıza yardımcı olurlar. Ayrıca zayıflama diyetlerinde görülebilecek bir sorun olan kabızlığında çözümünde önem taşırlar.
Etli, Sütlü veya Yumurtalı Çorba: Çorbalar öğünde daha az enerji tüketmek için farklı bir yoldur. Su içerikleri nedeni ile midede oluşturdukları basınç nedeni ile daha kısa sürede doymamızı sağlarlar. İlginç bir bilimsel veri de, protein içeriği yüksek çorbaların gün boyunca enerji alımını azaltmada diyet yapanlara yardımcı olmasıdır.
Peynir: İçeriğinde yer alan proteinler iştahı baskılamakta yardımcı olur. Bunun dışında yüksek kalsiyum içeriği nedeni ile de zayıflamaya yardımcı etkisi olabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar yetersiz kalsiyum tüketiminin kilo vermeyi zorlaştırdığını ortaya koymuştur.

Diyet yaparken herkesin peşinde koştuğu daha hızlı kilo verdiren süper besinlerdir.
Aslında daha hızlı kilo verdiren süper bir besin yoktur. Çünkü kilo verme durumu vücudumuzun enerji dengesi ile ilişkilidir. Fakat bazı besinlerin iştah ve metabolizma üzerinde etkisi olduğu doğrudur. Şimdi şehir efsanelerini bir kenara bırakıp, bilimsel gerçekliklerle iştahı ve metabolizmayı etkileyen besinleri inceleme vakti…
Yumurta: Örnek protein kaynağı olan yumurtanın tokluk süresini uzattığına dair bilimsel veriler vardır. Sabah kahvaltılarında bir adet haşlanmış yumurta tüketerek tokluk sürenizi uzatabilirsiniz.
Kırmızı acı biber: Acı biberin içerdiği kapsaisin adlı maddenin metabolik hızı arttırabileceği bilimsel çalışmalar ile saptanmıştır. Yemeklerinize ve salatalarınıza katacağınız bir miktar acı kırmızıbiber ile bedeninize canlılık, menülerinize lezzetekleyebilirsiniz. Ayrıca kapsaisin adlı maddenin iştahı azalttığına dair bilimsel verilerde bulunmaktadır.
Yeşil çay: Güçlü antioksidan etkisi ile bedenimizi zehirli maddelerden temizlemesinin yanı sıra, yeşil çay içerdiği bileşikler ile metabolik hızı da arttırmaktadır. Günde 1–2 fincan yeşil çay tüketerek metabolizmanızı enerjik hale getirebilir aynı zamanda bedenimize dost antioksidanları da alabilirsiniz.
Badem: Yağlı kuruyemişlerden olan badem birçok vitamin, mineral ve posadan zengindir. Bunun yanı sıra kalp sağlığını koruyan omega-3 yağ asitlerini de içerir. Yapılan son bilimsel araştırmalar, beslenme programında yeterli miktarda (aşırı değil!) badem bulunan kadınların, badem tüketmeyen kadınlara göre daha kolay kilo verdiğini göstermiştir.
Sirke: Salatalarınıza ekleyeceğiniz sirke tokluk sürenizi uzatabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, sirkenin içinde bulunan asetik asidin sindirim hızını yavaşlattığını ortaya koymuştur. Böylece kan şekeriniz daha dengeli yükselir ve daha uzun süre kendinizi tok hissedersiniz.
Tarçın: İşte başka bir iştah azaltıcı… Tarçın üzerinde yapılan çalışmaların sonucunda, tarçının özellikle şeker hastalarında kan şekeri dengeleyici bir etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Şeker hastasıysanız ve diyet yapıyorsanız hem daha uzun süre tok hissetmek hem de kan şekerinizi dengelemeye yardımcı olmak adına günde ¼ – ½ çay kaşığı kadar tarçın ile menülerinizi süslemeyi deneyebilirsiniz.
Zeytinyağı: Günlük yağ gereksinmesinin bir kısmı tekli doymamış yağ asitlerinden karşılandığında yani zeytinyağı tüketimi yeterli olduğunda metabolizmanın desteklendiği ve kilo vermenin kolaylaştığı bilimsel çalışmalar ile gösterilmiştir.
Salata: Öğünlere koca bir kâse salata ile başlamak veya öğün içerisinde bolca salata tüketmek öğünde alınan kaloriyi azaltabilir. Sebzeler yüksek posa yoğunlukları ile midede yer tutarak daha çabuk doymamıza yardımcı olurlar. Ayrıca zayıflama diyetlerinde görülebilecek bir sorun olan kabızlığında çözümünde önem taşırlar.
Etli, Sütlü veya Yumurtalı Çorba: Çorbalar öğünde daha az enerji tüketmek için farklı bir yoldur. Su içerikleri nedeni ile midede oluşturdukları basınç nedeni ile daha kısa sürede doymamızı sağlarlar. İlginç bir bilimsel veri de, protein içeriği yüksek çorbaların gün boyunca enerji alımını azaltmada diyet yapanlara yardımcı olmasıdır.
Peynir: İçeriğinde yer alan proteinler iştahı baskılamakta yardımcı olur. Bunun dışında yüksek kalsiyum içeriği nedeni ile de zayıflamaya yardımcı etkisi olabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar yetersiz kalsiyum tüketiminin kilo vermeyi zorlaştırdığını ortaya koymuştur.
Devamını Oku

Kilo pankreas kanseri yapıyor


ABD´deki Teksas Üniversitesine bağlı Kanser Merkezinden Dr. Donghui Li, vücut kitle endeksi ile pankreas kanseri arasındaki bağlantıyı göstermek amacıyla yapılan araştırmada ilk kez, hangi yaşta aşırı kilonun pankreas kanseri riskini artırdığını da incelediklerini belirtti.
Araştırma sonunda, 14-19 yaşında aşırı kilolu olan gençlerin pankreas kanserine yakalanma riskinin normal kilodakilere göre yüzde 60 fazla olduğu görüldü. Aşırı kilonun 20 ve 30´lu yaşlardaki kişilerde ise pankreas kanseri riskini 2-3 kat artırdığı saptandı.
Aşırı kilo ve kanserin ortaya çıktığı yaş arasındaki bağ da belirlendi. Kanserin, ortalama olarak, normal kilodakilerde 64, aşırı kilodakilerde 61, obezlerde 59 yaşında ortaya çıktığı sonucu elde edildi.

ABD´deki Teksas Üniversitesine bağlı Kanser Merkezinden Dr. Donghui Li, vücut kitle endeksi ile pankreas kanseri arasındaki bağlantıyı göstermek amacıyla yapılan araştırmada ilk kez, hangi yaşta aşırı kilonun pankreas kanseri riskini artırdığını da incelediklerini belirtti.
Araştırma sonunda, 14-19 yaşında aşırı kilolu olan gençlerin pankreas kanserine yakalanma riskinin normal kilodakilere göre yüzde 60 fazla olduğu görüldü. Aşırı kilonun 20 ve 30´lu yaşlardaki kişilerde ise pankreas kanseri riskini 2-3 kat artırdığı saptandı.
Aşırı kilo ve kanserin ortaya çıktığı yaş arasındaki bağ da belirlendi. Kanserin, ortalama olarak, normal kilodakilerde 64, aşırı kilodakilerde 61, obezlerde 59 yaşında ortaya çıktığı sonucu elde edildi.
Devamını Oku

Sporcu Nasıl Beslenmelidir


Sporcularımızın genel beslenme gereksinimleri ve özellikle önemli karşılaşmalar öncesindeki kamp dönemleri ile karşılaşma sabahı nasıl beslenmeleri konusunda “Sporcuların en titizlik gösterdiği en çok merak ettiği, uygulamada da en sıkıntı çektikleri, en eksik kaldıkları konulardan bir tanesi. Küçük yaşlardaki sporcular için bu yüzme, jimnastik gibi çok yoğun, yaz döneminde de yaz spor okulları açılıyor. Veliler bu konuda ilgililer. Çocukların beslenmesi hep birinci planda. Tabi, normal çeşit olarak herşeyden yiyorsa bir sporcu, beslenme açısından bir sorunu yok demektir.

Sporcularımızın genel beslenme gereksinimleri ve özellikle önemli karşılaşmalar öncesindeki kamp dönemleri ile karşılaşma sabahı nasıl beslenmeleri konusunda “Sporcuların en titizlik gösterdiği en çok merak ettiği, uygulamada da en sıkıntı çektikleri, en eksik kaldıkları konulardan bir tanesi. Küçük yaşlardaki sporcular için bu yüzme, jimnastik gibi çok yoğun, yaz döneminde de yaz spor okulları açılıyor. Veliler bu konuda ilgililer. Çocukların beslenmesi hep birinci planda. Tabi, normal çeşit olarak herşeyden yiyorsa bir sporcu, beslenme açısından bir sorunu yok demektir.
Devamını Oku